Güçlükle kazanılmış bir hayat benimki

Anlaşılamıyorum.
Anlaşılmaya ihtiyacım var ve bunu yıllardır savunuyorum... Küçüklükten. Bayağı bir küçüklükten. Kimseyi görmek istemiyorum. Kimseden yardım beklemiyorum, kimseye korkularımı anlatma gereksinimi duymuyorum. Sadece anlaşılmak istiyorum. Bu istemekten ziyade ihtiyaç kavramına dönüştü benim için. Katılaştırıyorum kendimi. Yıkılmıyorum da artık eskisi gibi. Gücüm yetmiyor fakat tükenmiyor da kalemim.
Yazıyorum.
Sürekli yazıyorum. Anlıyorum ki yazmak her zaman benim hayatımın yarısı olmuş. Hayatımın darmadağın ve parçalanmış öteki yarısını düzene sokmak için yazmışım ben hep. Hâlâ da böyle... Anlaşılamamak bu sanırım.
Anlatamıyorum da üstelik.
Bu beni yoruyor artık. En yakınlarım dışında, hatta onlarca bile yeterince anlaşılamamış olduğumu düşünüyorum zaman zaman. Üstelik kendimi çekinmeden ortaya koymada bu kadar cömert olduğum halde. "Ama ya ben?" diye soruyorum kendime. Ben bütünüyle anlayabildim mi ki kendimi? İnsan başarabilir mi bunu?
Anlatmak istiyorum.
Kendimi anlamak, artık tanımak istiyorum. Kendimi yazmak istiyorum ölmeden önce. Anlatılabilir yaşama deneyimlerimi gözlerden saklamak istemiyorum. Bölüşmek istiyorum onları başkalarıyla. İlk insandan bu yana, insanın en temel güdülerinden biri olan insan kötülüğünden korunma ve kendi zayıflığından utanma duygusunu büyük ölçüde yenmiş olduğum inancıyla, içimdeki saflığın dışavurumu mu bu? Taşıdığım yükü hafifletmek isteği mi? Yazmak ve kendim için üzülmekten kurtulmak mı?
Anlatabilmek istiyorum.
Yanlış anlaşılmak benim kaderim. Türkçe böyle bir şey. Dili iyi bilmeyene canım desen canın çıksın anlıyor. Aynı dili konuşamıyorum bu dünyanın insanlarıyla besbelli. Sevdiklerimin kırılmalarından, incinmelerinden korkuyorum. Çünkü ben incitirim biliyorum. İncitmek istemiyorum lâkin incindiklerinde kahroluyorum. Anlaşılamamak (!) böyle bir şey. Biraz olsun anlasanız diyorum.
Yönümü kaybediyorum.
Yönümü aramaktan usandım ya. Oluyor diyorum, yavaş yavaş oluyor... "Yönümü buldum lan!" diyorum. Daha sonra tam durulduğumu ve kim olduğumu anladığımı sandığım yerlerde yeni dönemeçlerde buluyorum kendimi. Hep aşılması gereken bir eşik daha oluşuyor önümde. Boyumu aşan engeller. İşin ilginç yanı aşıyorum da çoğunu. Fakat bitmiyor bir türlü engeller. Bittiğini sandığım anda bir boy büyüğü çıkıyor karşıma kederlerin. Bunu da siz bilin diye yazıyorum. Yanlış anlaşılmaların tek adresiyim sanki. 
Güçlükle kazanılmış bir hayat benimki. Bağışlanmış değil.

Yorumlar

Popüler Yayınlar